30 Kasım 2023 tarihinde Arkeolog ve Astrolog Burcu Bulut ile birlikte astrolojiye dair merak edilenleri, burçları, tutulmaları ve bunlar gibi daha birçok konuyu içeren bir röportaj yaptık. Röportajda verdiği bilgileri aşağıda aynen, üzerlerinde herhangi bir değişiklik yapmadan aktardım. Sayın Burcu Bulut’a röportajıma katıldığı için ve verdiği bilgilerden dolayı teşekkürlerimi sunuyorum.
Öncellikle röportajı kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. İlk sorumuzla hemen vakit kaybetmeden başlayalım diyorum. Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
Adım Burcu Bulut. Karma ve ezoterik astroloğum. 4 yıl bunun akademide eğitimini aldım. Troy Karma Astroloji Akademisi’nde, hocam Zafer Özyiğit tarafından dersler aldım. Ama onun öncesinde diğer mesleğim, asıl mesleğim arkeolog. Arkeoloğum aslında. Bir süre özel sektörde bulundum daha sonra da astrolojiyle ilgilenmeye başladım. 4 yıl akademide eğitim aldım ve halen, şu an devam ediyorum. Hem danışmanlık veriyorum hem de bunun dışında mitoloji eğitimleri veriyorum, klasik Yunan mitolojisi eğitimi veriyorum ve tarih bölümünde de ikinci üniversitemi okuyorum. Bu da aslında her insanın bir tekâmül yolu olduğu için ve özellikle ruhsal ve tekâmül açısından yapmamız gereken şeyler olduğu için de ben eğitime devam etmek istedim. Zaten bilgiye aç, bilgiyi seven birisiyim. Hayat boyunca öğrenciyiz aslında. Okumayı seviyorum, öğrenmeyi seviyorum. Öğrendikçe daha da büyüyorum.
Pekâlâ, astronomiye ilginiz ne zaman başladı?
Aslında astronomi ile astroloji arasında fark vardır. Onu öncelikle söyleyeyim. Astronomi ilimi uzay, gezegen ve yeni keşifler ve onların matematiksel yerlerini anlatan bir ilimdir. Astroloji dediğimiz de bunların etkisini yani gezegenlerin etkilerini; biz kendi hayatımızda ve Dünya’da nasıl yaşıyoruz, yansıtıyoruz bunu anlatan bir alandır. Dolayısıyla astronomi ile ilgileniyorum diyemeyiz. Astroloji ile ilgileniyorum. Arada fark var. Yani gezegenlerin etkileriyle Dünya’nın ve evrenin ve insanın etki alışını ve yansıtışını anlatmaya çalışıyorum.
O zaman soruyu şu şekilde sorayım astrolojiye ilginiz ne zaman başladı? Sizi buna iten ne oldu?
Hayatta hep sorduğum sorular vardı. Hayata karşı sorduğum sorular. Neden, neden… Her şeyin nedenini anlamaya çalışıyordum. Çünkü bir nedeni olması gerekiyordu. Yani bilerek ben astrolojiyle ilgileneyim değil. Sonuçta benim haritam da onu vaat ettiği için bir şekilde astrolojiye çekildim. Ve çok klasik ekoller vardır. Sadece günlük burç yorumu, analizi şeklinde. Öyle bir şeyi tercih etmedim. Daha okült, daha ezoterik, daha derinleri anlamak için, karmayı anlayabilmek için karma ve ezoterik astrolojiye yöneldim. Çünkü anlamaya çalışıyordum. Ama daha spesifik bir şey söylersem, özel bir şey söylersem de şöyle bir şey geldi başıma. Normalde Sirius günlerinde 8 yıllık bir kaderin açıldığını biliyoruz. Yani Sirius ve Güneş kavuştuğunda her sene 8 yıllık bir dönem açılıyor ve biz bunu sonradan yaşıyoruz. Şimdi ben spesifik olarak şöyle bir şey yaşadım. Evet 8 yıl öncesinde bir olay yaşadım. Çok enteresan bir olay. Hem de bir Kova dolunayıydı. Sanki beynimin tüm damarları açılmış, beynimin tüm frekansları açılmıştı Dünya’ya ve evrene. Ve oradan sürekli bir şeyler geliyor gibi hissediyordum. Böyle bir dolunaydı. Yani sanki beynime bir şeyler aktarılıyordu yukarıdan. Hatta ben camın önüne uzandım. O mutluluk ve haz… Bilginin indiğini hissediyordum. Hissediyordum. Cama doğru uzandım ve büyük bir haz duydum hatta o Kova dolunayında. Sanki bir bilgi iniyordu. Yani çok spesifik bunu yaşadım. Ve gerçekten de o dolunaydan sonra artık daha böyle yani astroloji, ezoterizm, spiritüellik, ruhsal anlamda hep araştırma yapmaya başladım. Ve birçok şeyi de öğrendim. Aslında şöyle bir şey bu Sirius kavuşumları, Sirius Güneş kavuşumları olduğu zaman gerçekten de 8 yıllık bir süreç açılıyor. İnsanların kaderi anlamda gelecekleri şekilleniyor. Bunu birebir yaşadım aslında. Kaderde var olan bir şey. Kaderde var olan yaşanır. Zaten haritamda da o potansiyel görünüyor.
O zaman akıllardaki bir diğer soruya yönelmek istiyorum. Karma astroloji nedir?
Aslında karma bir enerjidir. Yani bu Dünya’da hiçbir şey, hiçbir enerji yok olmaz, iyi veya kötü. Ve hani bizim atalarımız, ebeveynlerimiz falan bunu bilmeden yani karma olarak söylemeden de tarif ediyorlardı. İşte dedenin yediği kamış torununun dişini kamaştırır misali. Yani atadan gelen bir kötü davranış torunlarından çıkar anlamında. Böyle bir felsefe bizim toplumumuzda karmayı bilmeden de söyleniyor. Gerçekten de bir enerjidir karma ve hiçbir zaman yok olmaz. Öldükten sonra bile yok olmuyor. Yok olmaz. İyi ya da kötü tüm davranışlarımızın bir sonucu var. Aslında bir sürü karma çeşidi de var. Akraba, soy karmaları hatta toplum karmaları var ve hayat boyu bunları yaşatır. Ta ki farkına varıp düzeltene kadar. Ama bir tek olumsuz bakmamak lazım iyi karmalar da vardır. Geçmiş yaşamdan gelen çok güzel hediyeler yine karmanın hediyesi olabiliyor. İyi şeyler de getirebiliyoruz. O, kişiye bağlı. Ama bunlar hep haritada görünüyor, yani iyi karma mı kötü karma mı anlamında görünür.
Peki, haritaya değindik. O yüzden bir sonraki sorumu değiştirip haritaya yönelmek istiyorum. Bu harita çeşitleri nelerdir? Yani tek bir haritaya mı bakıyorsunuz elinizde olan yoksa çeşitli haritalara mı bakıyorsunuz?
Bir temel harita vardır. Ya bir insanın ya bir olayın ya bir kurumun kısacası her şeyin bir haritası, yani başlangıcı vardır. Çünkü doğum anının gökyüzü resmi, fotoğrafı olarak düşünün haritayı. Doğum anının gökyüzü fotoğrafıdır. Ve artık bir tılsımdır hayat boyu. Çünkü o onun artık kaderidir. Böyle önemli bir temel haritaya Natal Harita diyoruz. İşte progresler var. Bir sürü çeşit var. Çünkü zaman ilerledikçe, yaş aldıkça hiçbir şey aynı kalmaz. Dereden akan suyu düşünün o aynı su değildir, değişim halindedir. Biz de öyleyiz. Sürekli değişim halindeyiz. Dolayısıyla progreslerimiz var. Şu an ki hissiyatın, duyguların veya düşünce tarzın veya davranış tarzın progresleri var. Onun dışında yıllık haritalar var. Yani bir yıl içerisinde ne yaşayacaksın? Solar Return, Güneş Return haritalar var. Yıl içinde yaşananları gösteren haritalardır. Profeksiyon haritalar… Onun dışında çeşitleri çok. Return, Transit, Progres, Prenetal Haritalar, doğum öncesi haritalar bunlar çok önemli. Çünkü doğum öncesi tutulmalarla Dünya’ya geliyoruz. O yüzden Prenetal Hartitalara da bakarız. Ayrıca Horari Haritalar da vardır. Yani genel itibariyle bunlar diyebilirim.
Anladığım kadarıyla birçok harita baz alınıyor sadece bir tane değil.
Tabii tabii, kişinin ilişki analizi, Sinasri haritaları falan var mesela.
Biz günümüzde daha çok öne çıkan, öne çıkan demeyeyim de herkes tarafından bilinen bir haritaya yönelecek olursak Yıldız Haritası nedir? Bize ne hakkında bilgi verir?
Şimdi Yıldız Haritası dediğimiz aslında normal horoskopumuz. İşte dediğim gibi herkesin bir haritası vardır kurumun ya da bir olayın haritası vardır. İşte bunlar o kişinin ya da kurumun artık neyse varoluşunu, hangi nedenlerden geldiğini, sınamasının ne olduğunu, tekâmül yolunun ne olduğunu, niçin geldiğini, tanrının ondan ne istediğini yani karmik ve ezoterik olarak her şey görülebilir, anlatılabilir. Ayrıca bireysel, beşerî hayatta, bu hayatta yani ruhsal yanlarının dışında hem ruhsal hem de beşerî bilgiler verir. Ruhsal alanın dışında beşerî kısmında kişinin sevgi anlayışı, kimliği, olaylara müdahale etme gücü, düşünce anlayışı, sevme anlayışı, bereketinin nasıl olacağı, sınavlarının ne olacağı, davranışlarını veya sevgisini nasıl yansıttığını; iyi mi kötü mü, olumlu mu olumsuz mu yansıttığını görebiliriz. Tekâmül yolculuğunu yani bu hayatta başarması gereken ruhsal ve dünyevi amaçlarını yerine getirmesi için kaderi yolunu anlattığımız bir haritadır Yıldız Haritası. Natal Harita diyoruz biz ona, horoskopuna.
Sonraki sorumuzu gelen sorular arasından almak istiyorum. En çok merak edilen şey şuydu aslında, bana gelen sorular arasında. Astroloji sayesinde geleceği öngörebilir miyiz? Geleceği görebiliyor muyuz?
Tabii ki öngörü yapılır. Ama bunlar hep birer tahmindir. Bunlara hiçbir zaman kesin diyemeyiz. Olasılıklar ve ihtimaller şeklinde bakılması lazım. Asla kesinlik verilmemesi gerekiyor. Çünkü bizden daha büyük bir güç var. Allah bilir. Onun kısmına giremeyiz. Kendimizi büyük göremeyiz kader üzerinde. Biz belirleyici veyahut ta kesin olacak varsayımını yapamayız. Yani görsek bile ihtimal deriz. O şeye girmeyiz biraz haddimizi bilerek. Allah’tan haddimizi bilerek görsek bile ihtimal olarak değerlendiririz. Ama gelecek tabii ki ihtimaller şeklinde söylenir.
Astronomi ve astroloji arasındaki farkları ilk soruda söylemiştiniz. Şimdi şu sorunun astrolojinin mi astronominin mi konusuna girdiğine pek karar veremiyorum, onu size bırakıyorum. Gökyüzündeki yıldızlara bakarak neyi anlayabiliyoruz? Bunların bir etki alanı olduğunu biliyoruz. Bu etki alanı da tahminimce astrolojiye daha çok yardımcı oluyor. Peki bunlarla neyi anlayabiliyoruz? Bu etki alanları denilen şeyler nelerdir?
Mesela en basitinden aydan bahsedelim. Ay her iki buçuk günde bir yer değişir. Bir burç değişir. Ve her iki buçuk günde bizim ruhsal tabiatımız da değişir. Çünkü Ay bizim ruhumuzdur, duygularımızdır. O yüzden Yengeç burçlarının çok çabuk duygu değişikliği yaşadığını görürsünüz. Çünkü iki buçuk günde bir Ay yer değiştiriyor, Yöneticileri yani. İki buçuk günde bir yer değiştiriyor ve duyguları da değişiyor. Ama genel itibariyle tüm herkesi etkiler. Duygu değişimlerini gösterir ay. İşte Venüs bir burç değiştirdiğinde artık nefsi duygularımızın, nefsi isteklerimizin formu değişir. Mesela bir Venüs Aslan’a geçtiğinde hepimiz bir gösteriş, bir lüks, güç, aşkta da finansalda da güç duygusuna bürünürüz. Kolektif anlamda bunlar. Yani bir kişi değil tüm Dünya’daki insanlar aynı etki alanında kalır. İşte diyelim ki Venüs Başak’a geçtiğinde de herkes üretmek ister veya hizmet etmek ister gibi özellikleri var. Bunu çoğaltabiliriz, diğer burçları da bir sürü ekleyebilirim. Ama onun dışında Mars vardır. Yani bir Aslan’la bir Kova aynı değildir. Birisini bir general olarak düşünün birisini de kolektif bir güç olarak düşünün. Çok farklıdır. Kolektif olarak bu gezegenlerin etkisine maruz kalırız. Her gezegen bizi etkiler ve bunların yerleşimi, olduğumuz yere, coğrafyaya göre de nereden etki aldığımızı görürüz. İşte Jüpiter Yengeç’e geçtiğinde ya da bir Balık’a geçtiğinde bereketimiz artar. İnanılmaz bereketli oluruz. Burcun hem gezegenin hem yerleştiği burcun kalitesine bağlı olarak düşük mü yüksek mi gibi özellikleri vardır. Bunlara bağlı olarak kolektif olarak etki aldığımızı anlatır. Ay’ın, Merkür’ün, Mars’ın, Venüs’ün, Satürn’ün, Plüton’un, Uranüs’ün ve Neptün’ün yani tüm bu gezegenlerin yerleşimi ve burç yerleşimi, bunların birbirine yaptığı açılarla etkileniriz hepimiz. Tüm Dünya insanı olarak etki alırız.
Bir yerde okumuştum. Bu konu hakkında şey diyorlar. Bu gezegenlerin ürettiği enerji onların zaten ancak kendilerine yeteceğini ve Dünya’yla arasındaki mesafenin uzun olduğundan bu enerjilerin bize ulaşamayacağını düşünenler, böyle izah edenler var. Katılıyor musunuz?
Katılmıyorum. Mesafe arttıkça enerjisinin ulaşamayacağı değil mi? Yanlış anlamadım. Böyle bir şeye katılmıyorum. O sabit yıldızların bile iki buçuk, üç buçuk milyon kilometre uzaktan etkilerini alıyoruz. Onların etkilerini alırken gezegenlerin mi etkilerini alamayacağız? Böyle bir şeye hiç inanmıyorum. Yan sabit yıldızlar da tıkır tıkır çalışır, asteroitler de. Küçücük asteroit dersin ama inanılmaz etkisi olabilir. Haritanın ortasına düşen bir bomba olabiliyor bazen o asteroitler bile. Dolayısıyla o uzaklığı fazla olduğu için etkisini göstermeyeceği anlamına gelmez.
Yıldızlara değinmişken gelen bir soruyla devam etmek istiyorum. Soruyu sonra kişinin dediğini aynen iletiyorum. Yıldızların öldüğünü biliyoruz peki bi bir yıldıza bakarak bir şeyleri yorumladıktan sonra o yıldız öldüğünde yorumladıklarımız geçerliliğini yitirir mi? Yani o enerjiyi kaybeder miyiz?
Bu konuda ben bir paylaşım yaptım. Etki aldığımız bir sabit yıldızın öleceğini söylüyor zaten. Ama hani her an olabilir ya da bin yıl sonra ya da bir milyon yıl sonra. Süresini bilmiyoruz ama sönmek üzere. Ama bunların sönüşleri pat diye olmuyor. Belki de olabilir. Mesela foramen sabit yıldızının, Eta Carenia’nın 2005 yılına kadar tek bir yıldız olduğuna inanılıyordu ancak kanıtlar bunun aslında iki sistem olduğunu doğruladı. Eta Carinae, nükleer yakıt tedarikini hızla tüketiyor ve muhtemelen önümüzdeki milyon yıl içinde bir noktada tamamen tükenecek. Bunu yaptığında, bazılarına göre gün boyunca Dünya’dan görülebilecek kadar dramatik bir patlamayla sönecek ve arkasında bir kara delik bırakacak. Büyük kütleli yıldızın sonu yarın, bin yıl sonra veya daha sonra gelebilir. Zaman çizelgesini tahmin etmek zor. Şimdi böyle bir durumda nasıl bir etkiyle karşılaşacağımızı bilmiyoruz. Ama önceki soruda da dediğim gibi enerji asla yok olmaz.
Güneş ve Ay tutulmalarının etkilerini ve izlerini hayatımızda görebileceğimizi diğer sorulardan anladık. Peki bunların ne gibi etkileri vardır?
Şimdi Güneş ve Ay tutulmaları, daha önce de cümle içinde geçirmiştim prenatal tutulmalardan bahsetmiştim. Güneş tutulmaları son derece önemlidir. Bir tutulmayla Dünya’ya geliyoruz ve bir tutulmayla Dünya’dan gidiyoruz. Bu denli önemlidir tutulmalar. Özellikle derece olarak kişisel gezegenlerle veya diğer gezegenlerle kavuşumu veyahut ta aldığı açı son derece önemlidir. Hangi alanda oluyorsa, hayatımızda önemli bir değişimi vaat eder. Hiçbir şey aynı kalmaz. Hepimiz değişime direniriz aynı kalmasını dileriz ama hayat öyle değil. Dünya öyle değil. Bir şeylerin değişmesi gerektiğini söyler. Bazılarımız çok tutunur asla bırakmak istemez. Hatta Dünya’ya tutunanlar da var. Dünya’yı bırakmak istemezler yüz küsur yaşına kadar yaşarlar. Demek istediğim değişmeyen tek şey değişimdir. Dolayısıyla bu Güneş ve Ay tutulmaları da hayatımızdaki değişimleri ifade eder. Hem psikolojik hem ruhsal hem sağlıksal hem kariyer anlamında hem yetenek anlamında, bilinç anlamında, sezgisel anlamda değişimler yaşarız. Her şey dönüşür, her şey değişir. Bu güneş tutulmaları da zamanı hızlandırma anlamındadır. Yani biz normalde altı ayda yapamadığımız bir işi bir tutulma anında yapabiliriz. Hızlandırır. Zamanı hızlandırır. Değişimleri hızlandırır. Böyle bir gücü vardır.
Sıradaki sorumuz yine gelen ve en çok merak edilen bir soru. Retrolar nedir? Neden olur? Ne anlama gelir?
Eksen üzerinde bazen gezegenler yavaşlarlar. Ancak gökyüzüne yani Dünya üzerinden gökyüzüne bakıldığında bunlar sanki geri gidiyormuş gibi görünür. Oysa geri gitmiyordur sadece yavaşlamıştır. Ama bu konumu çok önemlidir. Hayatımıza önemli etkiler bırakıyor. İşte Merkür retroya girer. Mars retroya girer, Venüs retroya girer. Jüpiter, Satürn retroya girer. Aslında bunların hepsi yarım kalan konuların tamamlanmasıdır. Bazen yapman gereken bir şey vardır ve sen bunu görmezden gelirsin. Yapmazsın ama bu retrolarla tamamlarsın. Yani biraz geriye dönüş ve o yarım kalanları tamamlayıştır bu retrolar. Kötü bir şey değildir. Sınanıyoruz. Mesela Satürn sınamadır. Satürn bizi sınıyor bazen sonra da bir retroya giriyor. Mesela örnek vereyim. Satürn şu an Balık’ta. Yani topluma, tüm Dünya’ya şu psikolojiyi veriyor. Bir kurban psikolojisi, korkular psikolojisi. Psikoloji veriyor, korku veriyor, kayıplar, sularla ilgili tehlikeler, depremler… Sınavımız aslında ilahi düzende, yani siz isterseniz evrensel sistem deyin fark etmez, hem her şeyin gelip geçiciliğiyle alakalı ilahi nizama olan bazen elimizden hiçbir şey gelmediğini, yaratıcının büyüklüğünü, bazen bir şeylerin kaderi olduğunu anlarız. Karmik olduğunu anlarız, kaderi olduğunu anlarız. Elimizden hiçbir şey gelmeyebilir.
Artık yavaş yavaş sona geldik ama şu soruyu araya almak istiyorum. Gelen bir soru bu. Yay burçlu Terazi yükselenli kişi mutlu olabilecek mi diye sorulmuş.
Yani gezegen konumu olarak şu an Yay, Oğlak, Kova, Balık kare yapıyor. Satürn karesi yapıyor Yay’lar. Zorlanıyorlar. Yani kariyer anlamında olabilir. Şimdi Plüton da Kova’ya geçiyor 2024’te. Dolayısıyla bu sene biraz kariyer anlamında zorlanabilir ama Plüton Kova’ya geçtiği itibariyle o yükselenine 120’lik yapacaktır. Dolayısıyla muazzam güç verir ve güzel bir döneme girer. 20 yıl sürecek bir süreç. Yani o Plüton o Terazi’ye 20 yıl açı yapacak. Güzel bir dönem bekliyor onu. Sabırlı olsun.
Pekâlâ. İlk başta astronominin bir bilim olduğundan bahsettiniz. Astrolojinin ise bu etkileri incelediğinden bahsettiniz. İnternette biraz araştırma yaptığımda şunu fark ettim. Astronomi günümüzde sözde bilim olarak kabul ediliyor. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tabii ki muhalefet eden çok kişi var. Aslında ben bilim de demedim. Bu bir ilimdir. Yani kabul edilmemiştir. Deney ve gözlem yapılamaz. Gözlem aslında yapılıyor ama aslında bizim ülkemizde biraz geri bu. Çünkü Avrupa’ya gittiğinizde bunun ders olarak okutulduğunu da görüyorsunuz. Hatta okült dersler bile konuldu. Her bilimden herkes faydalanıyor. Dünya faydalanıyor. Bir biz faydalanmıyoruz. Yani bir şeyi tu kaka etmenin bir anlamı yok. Bir değer oluşturmamız gerekiyor. Saygı çerçevesi oluşturmamız lazım her bilim arasında. Bilimler arasında bir saygı çerçevesiyle alışveriş yapılması gerekiyor. İnanmayanlar olabilir. Zaten o inanmamaları da haritada görünüyor. Gezegenler onu o şekilde etkiliyor. Somut olmayan hiçbir şeye inanmıyor o kişi. O kişiden kişiye değişir. Sonuçta bu bir ilimdir. 3500 yıllık bir birikimi var bu ilimin. 3500 yıllık bir birikim yani. Pardon 5500. MÖ. 3500’den itibaren, Sümerlerden beri. Hatta onun daha öncesi de vardır da neyse. Yani neolitik dönemden beri, insan var olduğundan beri var. İnsanın varoluşundan itibaren var. Ama çok fazla provoke edilen bir alan. Yani nasıl desem, bunu sırf ticaret için kullanan insanlar var. Yani para kazanmak için ne yapıyor magazinleştiriyor. Sadece burçlara indirgeniyor. Oysa hayatın kendisini, varoluşu, ruhun özünü ve tekâmül yolunu, yolculuğunu, bu nizamı alemi anlamanın en güzel yollarından biri astroloji. Zaten bazı yıldızlar çok şeydir. Tuzaklıdır Her yıldız tuzaklıdır. Sen bunu yapacak mısın yapmayacak mısın? İyi bir şeye mi kullanacaksın kötü bir şeye mi kullanacaksın? Yani famalhaut yıldızı var. Bilgiyi kötüye, çıkarına kullanmayacaksın gibi. Yani her şey bir tuzak. Onlar da sınanıyor aslında. Dolayısıyla her şey zanaatın sevgisine ve insanların faydasına çalışmalı. İlahinin ya da sistemin ya da gezegenlerin istediği şeylerden biridir bu. En önemli şeydir. Ama maalesef nefsani varlıklar olduğumuz için herkes farklı alanda farklı şekilde bunu çirkinleştirebiliyor. O açıdan üzgünüm. Ama çok güzel bir alandır. Dünya’yı, varoluşu anlamak için. İnsanın kendisini anlamak için. İnsan gerçekten bir okyanus. Mevlâna boşu boşuna dememiş yani, bir okyanussun sen diyor. Okyanusun içinde bir damla. Yani insanın kendisini anlaması bile yıllarını alıyor.
Evet geldik son soruya, Muhtemelen bütün herkesin merak ettiği, edeceği bir sorudur bu. 2024’te bizi neler bekliyor?
Öncelikle 2024’teki dönemi, süreci etkileyen en önemli faktör Güneş ve Ay tutulmalarından bahsedeyim. Birisi Nisan ayında olacak. 19 derece Koç burcunda bir Güneş tutulması yaşanacak. 25 Mart’ta da 5 derece Terazi’de bir Ay tutulması yaşayacağız. Sonbaharda da 2 Ekim 2024’te Terazi burcunun 10 derecesinde bir Güneş tutulması, 18 Eylül 2024’te de 25 derce Balık’ta bir Ay tutulması yaşayacağız. Böyle iki tane önemli süreç var. Senenin en önemli süreçleri tutulmalar. Dolayısıyla Koç, Terazi hatta Balık burcunu da son derece etkileyen bir sene olacak. Tutulmalar böyle olurken şu an Satürn Balık seyrine başladı. Retrosundan çıktı. Yani 2026 Şubat’ta çıkacak Satürn Balık’tan. Ve dolayısıyla 2024’ü biz Satürn Balık’tayken yaşayacağız. Yani gene bir tekrar olarak düşünelim, geçen senenin bir tekrarı olarak. Ne olmuştu, depremler olmuştu. Suyla gelen felaketler ya da yazın susuzluktan gelen felaketler. İkili çalışabilir yani. Bunları yaşayabiliriz. Bireysel olarak da ağır ruhsal sorunlar olabilir. Yani böyle etkileyecek. Satürn buralardan etki verecek. Ne dedik deprem olasılığı, sulardan gelen felaketleler olasılığı, salgın hastalıklar olasılığı, deniz canlılarında problemler ve hastalıklar olasılığı var. Bunlar olabilir. Kişisel anlamda da ağır ruhsal sorunların olacağı bir süreç olabilir. Ama işte kurban bilincine düşmemek lazım. Olabildiğince olaylara analitik bakmak, verimli ve çalışkan olmak zorundayız. Yani ben kurban oldum, pes ettim, vazgeçtim değil. Daha çok sarılarak işimize gücümüze sarılarak ve üreterek ancak bu şeyden çıkabiliriz. Çünkü 2024’te yine ekonomik olarak özellikle şubatta zorlanabiliriz. Mesela Satürn Plüton kavuşumu yaşayacağız şubat ayında hatta 14 Şubat’a denk geliyor. Direkt karma çalışacak ve geçmiş bir karma çalışacak ülkemizde. Güney ay düğüm üzerinden Satürn kavuşuyor ve 14 Şubat’ta Plüton Mars kavuşumu olacak. Yani bankacılık anlamında, sigorta anlamında ekonomik krizlerle alakalı bir süreci yaşayacağız şubat ayında. Bir de bir kavşağımız daha var. O da kasım ayında. Kasım ayında da bu kavşaktan devrilir gibi gözüküyoruz. Yani şöyle açıklayayım. Direkt Mars Plüton karşıtlığını yaşayacağız. Yani burada liderden tutun ekonomiye kadar bir alan. Büyük patlamalar, büyük problemeler olacaktır kasımda. 3 Kasım’a denk geliyor. Tam karşıt oluyorlar aslanda Oğlak’a. Yani liderlerle alakalı bir durum da olabilir. Büyük bir problem görünüyor. Zaten bu karşıtlık çok önemli. Yani kasım ayında ekonomik anlamda dibe de vurulabiliriz. Olmasını istemeyiz asla ama yine de olma olasılığı var. Olasılıktır bunlar. Ayrıca yine deprem felaketi ihtimali de var. Özellikle kasım döneminde, ekim kasım. Hatta öncesinden başlar bunlar. Neyse iyi bir şey söyleyeyim. Jüpiter İkizler’e geçecek. İnsanlar daha çok ticari alanda bir şeyler yapmaya çalışacaklar. Ticaretin gelişeceği bir zaman olabilir. Entelektüellikte bir artış görebiliriz. Yani fikirle alakalı yenilikler olabilir. Yeni akımlar, yeni fikir akımları meydana gelebilir. Yani böyle hem zor hem de bizi geliştirecek bir dönem. Sadece farkındalığımızla ancak bunu yönetebiliriz. Çünkü Satürn Balık’ta hepimiz bir korku ağı içindeyiz. Bir psikoloji yaratıyor Dünya çapında. Kurbanlar alıyor ancak bu kurban psikolojisine düşmeden üretim ve çalışmayla ancak buradan çıkabilir ülke. Böyle diyebilirim 2024 için.