Narin Hissiyatlar
Ekmek kırıntısında geçiyor günler
Ekmek kırıntılarında saatler, dakikalar, saniyeler…
Bir oluru var bir olacağı, olmazı gelmiyor akla.
Düş bahçelerinde dolanırken
Hissedilir mi komşunun sönük sobası?
Üstünde birkaç kestane, bir ibrik su.
Dokunulur mu bir beyaz güle
Bir damla su düşse?
Çamur yaprakları kirletir mi,
Yağmur yağmasa şehre?
Gözyaşları kurur mu,
Akla sevgili gelmese?
Rafarın tozları var hala, alınmamış.
Tozlu rafar da orada, kımıldamamış.
Hayat bir içim su gibi akıyor belki,
Belki ama kavgalar da dinmek bilmiyor.
Bir rüzgâr gülü dönüyor, dönüyor, dönüyor…
Islanmış, yırtık ama muhteşem güzel.
Muhteşem göz alıcı, öyle yani, dönüyor
Yıldızları yakmak için kendinden kaybediyor!
Gökyüzü kararmış, bulutlar solmuş.
Aldırış etmeden yürüyor insanlar.
Belki de gökyüzü onları soldurmuş.
Yanmış, tükenmiş bir avuç kül,
Yürekleri dağlamak için bekliyor.
Yoruluyor insan, gökte yağmur
Yağmurda cevap bulamasa.
Mezarlar ıslanıyor güneşli havalarda!
Büyük, büsbüyük hatta kocaman.
Ceviz, meşe, palamut ya da bilemiyorum.
Hayatımda ağaç çeşitliliği görmedim.
Nereden bilebilirim kim doğru kim yalan?
Fazlalaşmış kelimeler taşıyor şiirlerden!
Nereden kesebilirim kim dost kim düşman?
Âcizce uzanmış kayalıklara denizi seyrediyor,
Büyük hayır kocaman gövdesiyle bir papağan.