Uçurumun Kenarından Medeniyete: 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı

Yazar
Bir Avuç Nefes

Kategori
Tarih

Ekim & Kasım 2024 - Sayı 5

Uzun yıllar boyunca savaşlarla yıpranan umutlaru kırılan bir millet ve uçurumun kenarında yıkık bir ülke iken yeniden şahlanarak ve kudretini kazanarak medeniyete erişen bir ülke oldu Türkiye.

Küçücük bir toprak parçasına tabii tuttukları Sevr Antlaşması’ndan sonra zaferlerini garanti ettiklerini sanıyorlardı İtilaf Devletleri. Ancak hesaba katmadıkları bir şey vardı. Karşılarındaki millet artık padişaha tabii değildi. Kendi gücünü kendinden alıyordu. Ve başlarında bir dünya lideri olan Mustafa Kemal vardı.
Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde başlayan Türk Kurtuluş Savaşı sonrasında Türk milleti yeniden egemenliğine ve vatanına kavuştu. Vatanın dört tarafından üstümüze yağdırılan mermiler, kulakları delen top sesleri artık sustu. Şimdi sırada topların açtıkları çukurları güllerle doldurmak, açılan yaraları kenetlenerek sarmak, çağdaş medeniyetler seviyesine yükselmek vardı. Artık sırada küllerinden yeniden doğan Türk milletinin yeni ülkesine kavuşmak vardı.

Türkiye’nin tapusu olan Lozan Antlaşması 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalandı. Dolayısıyla savaş bitti. Tüfek taşıyan kollar ülkeyi onarmak için tekrardan sıvandı.

Yeni kurulan ülkenin ilk olarak bir başkente ihtiyacı vardı. Başkent önceden İstanbul’du. Halk buna alışmıştı. Bu yüzden başkentin tekrardan İstanbul olması bir kesim tarafından isteniyordu. Yaşanan tartışmalar sonrasında 9 Ekim 1923 tarihinde İsmet Paşa tek maddelik bir yasa tasarısını meclise sundu. Tasarı şöyleydi: “Türkiye Devleti’nin makarrı idaresi Ankara şehridir.” Yasa tasarısı 10 Ekim’de Layiha Komisyonu’ndan, yine aynı gün Anayasa Komisyonu’ndan hızla geçti ve 13 Ekim 1923 tarihinde düzenlenen meclis genel kuruluna geldi. TBMM’nin 13 Ekim 1923 tarihli otuz beşinci birleşiminin ikinci oturumunda oy çokluğuyla kabul edildi. Böylecek Türkiye Devleti’nin başkenti Ankara oldu.

Artık her şey hazırdı. Geriye devletin rejimini belirlemek kalıyordu.

1 Kasım 1922’de saltanat kaldırılmıştı. Ülke meclis hükümet sistemi tarafından yönetiliyordu. 27 Ekim 1923’te İcra Vekilleri Heyeti’nin istifası ve yerine meclisin güvenini kazanacak yeni bir kabinenin kurulamaması üzerine Mustafa Kemal Paşa, yönetim biçiminin Cumhuriyet olması için İsmet İnönü ile birlikte bir yasa değişikliği tasarısı hazırlayarak 29 Ekim 1923’te Meclis’e sundu. Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nda yapılan değişikliklerin kabulü ile Cumhuriyet, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ilan edilmiş oldu.

30 Ekim 1923 tarihinde de İsmet İnönü ilk Cumhuriyet hükümetini kurdu.

Cumhuriyetin ilanı, Ankara’da 101 pare top atışı ile duyuruldu ve 29 Ekim gecesi ile 30 Ekim 1923 tarihinde başta Ankara olmak üzere tüm ülkede bir bayram havasında kutlandı.

26 Ekim 1924 tarihli 986 numaralı kararname ile Cumhuriyet’in ilanının 101 pare top atılarak ve planlanacak özel bir programla kutlanmasına karar verildi. 1924 yılında yapılan kutlamalar, daha sonra yapılacak olan Cumhuriyet’in ilanı kutlamalarının başlangıcı oldu. 2 Şubat 1925’te Hariciye Vekaletince düzenlenen bir yasa teklifinde 29 Ekim’in bayram olması önerildi. Bu teklif Meclis Anayasa Komisyonu tarafından incelendi ve 18 Nisan’da karara bağlandı, 19 Nisan’da ise teklif TBMM tarafından kabul edildi. “Cumhuriyetin İlanına Müsadif 29 Teşrinievvel Gününün Milli Bayram Addi Hakkında Kanun” ile 29 Ekim’de Cumhuriyet Bayramı’nın millî bayram olarak kutlanması resmi bir hüküm şekline geldi.

Geçtiğimiz günlerde Cumhuriyetimizin 101. yılını büyük bir coşku ve sevinçle kutladık ve kutlamaya da devam edeceğiz. Türkiye’nin yeni yüzyılında yeni umutlarla Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden gidiyoruz.

Cumhuriyetin neden 29 Ekim’de ilan edildiğini Fahrettin Paşa bize Atatürk’ün şu sözleriyle anlatmaktadır. “ Ben 30 Ekim’i tanımıyorum! Sizden bir gün öndeyim. Siz 29 Ekim’i tanıyacaksınız!” Mustafa Kemal Atatürk 29 Ekim’in sırrını “Mazlum milletin ahı, öcü” olarak adlandırmıştı. Ancak Atatürk, 29 Ekim’in sırrını topluma açıklamamıştır. Nedeni sorulunca da “Övünmek olurdu.” cevabını vermiştir.

Batılı devletlerin egemenliğimize darbe vurduğu ve her fırsatta yüzümüze haykırdığı 30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes Antlaşması’nı Atatürk Cumhuriyetin ilanıyla önemini kaybettirmiş, kendi adlandırmasıyla milletinin öcünü almıştır.

Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, cumhuriyetin onuncu yılı kutlamalarının yapıldığı 29 Ekim 1933 tarihinde verdiği Onuncu Yıl Nutku’nda, bu günü “en büyük bayram” olarak nitelendirmiştir.